8 Haziran 2010 Salı

Tahteravalli

Hani herkesin çocukluğunda bir vazgeçilmezi vardır ya.Canlı cansız; soyut somut; nasıl bir varlıksa artık onsuz yapamaz.Mesela 'o' olmadan hiç uyuyamaz ya da evden dışarı çıkarken yanından hiç ayıramaz.Kimileri için o'nun yerini bir bebek alır,kimileri için uyku öncesi hikayeleri..Kimilerine göre annedir o.Kimilerine göreyse emzik,biberon..Hatırlıyorum da benim çocukluğumda hiç vazgeçilmezim olmadı hani.Hatta arkadaşlarıma özenip bir ara koynumdan sarı boydan çizgili pijaması olan kepçe kulaklı ayımı ayırmıyordum.Her gece ona sarılıp uyumaya çalışırdım.Sonundaysa tüyleri kolumu terlettiği için vazgeçerdim.Ve her sabah uyandığımda o'nu beton zeminin üzerinde mahmur bir yüz ifadesiyle yayılırken bulurdum.Bir dönem babam kardeşim korkuyor diye her gece odamıza gelip masal anlatmaya başlamıştı.Ya masalların hep aynı sonla bitmesinden ya da babamın masal anlatırken ki kısık ses tonunun içimi bir tuhaf etmesinden olacak bilmiyorum babam masalını bitirdikten sonra odaya gelip yatardım.
Hep derler ya psikolojide 'bir insanı anlamak için onun çocukluğuna gitmek lazım'diye.Çocukluğum seni aramakta beni ne zaman anlayacaksın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder